Gazeteci Enis Tayman ikinci romanı Şans ile
dikkat çekici bir konuyu ele aldı. Yer altı dünyasında son yıllarda gelişen
serpilen Kürt mafyası ve onun çevresinde gelişen olaylar.
M. Enis Tayman, ilk romanı Bin Delikli Ev'de Beyoğlu’nun
arka sokaklarını anlatıyordu. Yazar yine Beyoğlu'nda gezdiriyor okuru. Ancak bu
kez yeraltına indiriyor.
1993’den beri Güneydoğu’ya giden ve bölgeden
haberler aktaran M. Enis Tayman “ya bir terör haberi ya bir sorun haberiydi
yaptıklarım” diyor. Hala bölgeye gittiğini belirten Tayman, “kan, ölüm, gözyaşı,
dehşet; hep böyle hikayeler var” sözleriyle yaşananlara vurgu yapıyor.
Maalesef
hikayeler gerçek
“1990 lı yıllardan bu yana gazetecilik içindeyim.
Biriktirdiklerimle yazdım. Yıllarca güneydoğuda gazetecilik yaptım ve oradaki
hayatı tanıdım. Bu bir macera romanı aslında. Heyecanlı ilerliyor. Fakat alt metninde bir toplumun
acılarını anlatmaya çalıştım. Doğudan İstanbul’a neden geliyorlar, sonra neler
yaşıyorlar. Bir roman okurunu sıkmadan toplumun alt katmanlarını anlatmaya
çalıştım. Maalesef gerçek hikayeler bu romana yansıyan.
Daha inanılabilir gerçekleri aldım romanıma. Ancak
öyle inanılmaz gerçekler var ki. Bunları romana almadım. Çünkü yazar fazla
hayal gücünü çalıştırmış diyecekler ve inanmayacaklardı.
Kürt mafyası. En yakın çevremizde bile var. Ancak
bu “Kürtler mafya olur” demek değil. Onlardan önce de Karadenizliler vardı.
Toplumun alt tabakasında o dönem kim varsa o mafya oluyor. Sosyolojik gelişimle alakalı bir olay. Bu şehre gelmiş
ve ‘niye ben böyle yaşıyorum’ diye kendisine sorduğu anda ya kirlenme ya uyanma
oluyor. Sigortasız, parasız, yoksul hayatlar. Sonra bu soruları soruyor. Ve
tercihini yapıyor. Suça bulaşmak en kolay olanı. Avrupa’da da Arnavut mafyası
var. Avrupa’da da en alt tabakada çalışanlar Arnavutlar. ABD’de İtalyanlar’dı.
Yani alt tabakada olan, en çok ezilen mafya oluyor.”
Kazasız
belasız ölmek şans
M. Enis Tayman’ın romanının adı Şans. O da diyor
ki “Şansa inanırım. Ancak ölecek kadar, kazasız belasız ölecek kadar şansı
oluyor bazılarının. Benim kahramanlarımın sadece birinin ölümü kazasız belasız
oluyor. Diğerlerinin başına hep birşeyler geliyor ve öyle ölüyorlar.”
Romanda
yerel ağız
Romanda bolca yerel ağıza dayalı konuşmalar,
ifadeler yer alıyor. Yazar, bunu yaparken de korktuğunu söylüyor. Şöyle
anlatıyor bu korkusunu: “Korktum. Televizyonlarda diziler var ama o insanların
yerel ağızları yok. Bu ağzı, konuşmayı ya komedi malzemesi olarak ya da
aşağılamak için kullanıyoruz. Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Münir Erten’in Diyarbakır
Ağzı diye bir kitabı var. O kitaptan faydalandım yazarken.”
Kitapla
ilgili tanıtımda şöyle deniliyor:
Sıradan bir gasp anında el değiştiren bir Sayısal
Loto kuponunun peşinde aydınlanan umutlar ve kararan hayatları İstanbul'da suç
aleminin yeni efendisi Kürt mafyasıyla birlikte resmediliyor. Kimi kirli
savaşın savurmasıyla kimi daha iyi bir hayatın özlemiyle büyük şehre sürüklenen
ancak geldikleri yerde paylarına silah, şiddet ve ölüm düşen insanların
hikayelerini anlatan Şans, hızlı bir seyir izleyen kurgusuyla sizi bildiğinizin
ötesini keşfetmeye davet ediyor. Şans'ın kahramanlarına gelince: belki geleceği
parlak, İstanbul`a yeni transfer gaspçı Hemit'i tanıyorsunuz... Belki arka
sokakların dilberi Sevda'yı salına salına yürürken her gün görüyorsunuz...
Yıllarını Beyoğlu`nun karanlık sokaklarında tüketmiş pezevenkten bozma mafya
babası Medet'in yanından ona değmemeye özen göstererek geçiyorsunuz. Hepsinin
patronu Fesat'ı ise muhtemelen yalnızca duyuyorsunuz. Tabii bir de Nabi var.
Kürt değil; üstelik polis. Kral biri; ama neticede bir aynasız... Kiminiz
görünce titriyor, kiminiz size dokunmayan bu yılanı es geçiyorsunuz. Ancak
onları buluşturan üç ortak yanı çok iyi biliyorsunuz: Kürtlük, sokaklar ve
suç...