“Aylak Adam”, “Anayurt Oteli” gibi edebiyatımızda öne çıkan
eserlerin yazarı Yusuf Atılgan’ın kasabasına uğradım. İzmir’den dönüşte yol
üstünde Hacırahmanlı tabelasını gördüğümde hiç tereddüt etmeden arabamı o yöne
sürdüm.
Sağlı sollu çam ağaçları ile kaplı yoldan Hacırahmanlı’ya
girerken önce tek yönlü tren raylarını geçtim. Tıpkı Anayurt Oteli’nde
anlattığı tren yolu gibi… Hani oradan bir çocuk çıkacak trendeki yolculara “gazete
gazete” diye bağıracak… Yolcular da ona okudukları gazeteleri uzatacaklarmış
gibi…
O gün kasabada Pazar kurulmuştu. Kurban Bayramı öncesi,
arife günü olduğu için hayli kalabalık ve cıvıltılı bir haldeydi Hacırahmanlı.
Kurbanlıklar sahiplerini bekliyordu. Tam mevsimi olduğu için üzüm ve kavunlar
pazarın dışına kadar taşmıştı.
Kahvelerde oturan ihtiyarlar, pazardan alışveriş yapmış
dönenler tam bir bayram öncesi curcunasıydı. Halbuki Hacırahmanlı’da
bir kasvetli hava, aylak adamlar derin bir sükunet bekliyordum.
Küçük bir bakkalın önünde duran delikanlıya sordum Yusuf
Atılgan’ın evini. Önce Yusuf Atılgan ismini anlamadı, ekledim: “Hani
sizin bu kasabanın büyük yazarı, romancı. Hatırladın mı?” deyince anladı. Ancak
evini bilmediğini tam söyleyecekken, bakkaldan bir adam çıktı. Otuzlu
yaşlarında olan bu adam “Yusuf Atılgan’ı mı, evini mi arıyorsunuz?” diye sordu.
Yusuf Atılgan’ın evi o bakkalın belki yirmi otuz metre
ötesinde tek katlı beyaz badanalı görüntüsü ile duruyordu. Evi eliyle işaret
eden adam anlattı: “Uzun yıllar harabe halindeydi. Sonra birileri geldi ve
yerleşti. İçini dışını onardı şimdi güzel duruyor”
Birkaç akrabası hala Hacırahmanlı'da yaşıyormuş Yusuf Atılgan’ın. Keşke tanışıp iki
muhabbet edebilseydim, diye düşündüm. Ama ne benim zamanım vardı, ne de bu
bayram üstü bana onları bulup götürecek birileri… Belki bulurdum. Başka bir
sefere, diyerek erteledim.
Bakkalın önündeki delikanlı ile evin önüne gittik. Biraz
oranın havasını soludum. Yazarların yaşadıkları yerleri merak ederim,
yediklerini içtiklerini yani sıradan insan hallerini.
Yusuf Atılgan, eserlerinde Hacırahmanlı’yı ve çevresini,
Manisa’yı uzun uzun kullanır, anlatır. Yaşadığı topraklardan beslenir. Ancak
Hacırahmanlı’nın bu büyük yazardan beslendiğini o kısa ziyaretimde
hissedemedim. Neden mi? Çevrede Yusuf Atılgan’ın oralarda yaşadığına dair ne
bir yazı, ne bir tabela ne bir işaret vardı.
Evin önünde benim fotoğrafı çeken delikanlıya sordum, “Okudun
mu Anayurt Oteli’ni, Aylak Adamı?” Aldığım cevaba üzüldüm. Okumamıştı. Onun
kabahati mi? Bana söz verdi: “Yarından itibaren okuyacağım”… Aylaklık
etmemesini tembihledim, gülerek.