Sabahattin Ali’nin
1943’de yazdığı Kürk Mantolu Madonna adlı romanı hala çok satanlar listesinde.
İyi ama o romanda anlattığı Kürk Mantolu Madonna kim? Yıllar sonra yazarın kızı Filiz Ali bu
gizemli sorunun cevabını verdi.
Sabahattin Ali
'Kuyucaklı Yusuf' (1937), 'İçimizdeki Şeytan' (1940) ve 'Kürk Mantolu Madonna' (1943)
olmak üzere üç roman yazmıştı.
Kürk Mantolu
Madonna Raif Efendi ve Maria Puder aşkını konu edinir.
Sabahattin Ali
artık aramızda yok. Elbette romanındaki Kürk Mantolu Madonna karakteri ile
hangi kadını anlattığı yıllardır merak ediliyor.
Kızı Filiz Ali geçtiğimiz
günlerde verdiği bir mülakatta bu merakı şu sözlerle az da olsa gideriyor: "Kürk
Mantolu Madonna'daki Maria Puder tipine talip olan pek çok kadın var Sabahattin
Ali'nin hayatında. Ancak, tarif ettiği bazı bakımlardan daha çok anneme
benzediği bir gerçek. Bana kalırsa Maria Puder, bir değil bir kaç kadının
karşımıdır ve zaten de öyle olması gerekir" diyor. Füsun Akatlı'nın
"Türk anlatı edebiyatının küçük ve zarif bir mücevheri" olarak
tanımladığı Kürk Mantolu Madonna bu tanımlamayı hak eden bir incelikle
yazılmıştır.
Roman temel olarak
iki bölüme ayrılabilir. Birinci bölümde kitapta geçen olayları aktaran yazarın,
Raif Efendi ile tanışması anlatılmaktadır. Bu bölümde Sabahattin Ali bireysel
ve toplumsal iki farklı katman kurgulamıştır. Bireysel katmanda Raif Efendi'nin
bir dış göz aracılığıyla tanıtımı sağlanır. Toplumsal katmanda ise büro ve aile
yaşamıyla küçük burjuva hayatı ve bürokrasinin eleştirisi yapılır. Kürk Mantolu
Madonna'nın ikinci bölümü, Raif Efendi'nin günlüğünün yazar tarafından okunması
ve tarihsel geriye dönüşlerle Almanya'da başlayan Raif Efendi ile Maria Puder
aşkının anlatımına ayrılmıştır.
Kürk Mantolu
Madonna da diğer iki roman (Kuyucaklı Yusuf ve İçimizdeki Şeytan) gibi bir aşk
hikâyesini konu edinir. Ancak Sabahattin Ali hiç bir zaman aşkı kuru bir
romantiklik içinde ele almaz. Aşk ya da evlilik toplumsal bir olgudur ve her
aşk toplumdaki kadın-erkek eşitliği ya da eşitsizliği içinde algılanmalıdır. Bu
algıda yazar, kadının ticari bir metaya dönüşmesini eleştirir ve her aşkın
ekonomik temelleri dikkate alınarak sınıfsal bir yaklaşım içinde algılanması
gerektiğini söyler.