Ölmüş kadını sevdim

Kendisini hiç tanımadım. Birkaç kez ismini duymuştum. Sansasyonel bir genç kadındı son aldığım haberlere göre.
Hafızama giren ilk görüntüsü gözlerinin şakak tarafındaki bitiminden yukarıya doğru kalın bir boya… uzun siyah saçlar, asi bir duruş.
Bu sabah bir ölüyü sevdim, hiç kimsenin tesiri altında kalmadan. Sadece O ölünün sesini duyarak sevdim.
Hayatta kaç kez geliyor başımıza ölüyü sevmek? Yaşarken hiçbir fikrim olmayan bu genç kadını, her hangi bir fikrim olmayan bu sesi, öldüğünde sevdiğimde gecikmiş mi oldum, bilmiyorum? Neyseki yaşıyorum ve onu dinleyecek vaktim belki biraz daha var. Ama o sesin bir şarkı söylemeye daha “mecali” yok.
Uyuşturucu, alkol müptelasıymış. Son konserinde Belgrat’da berbatmış sahnede ve yarıda kalmış… İstanbul’da da olacakmış konseri ama alkol ve uyuşturucunun kollarındaki genç kadının Avrupa turnesi bu nedenle iptal edilmiş. Bu sabah 27’inci yaşında öldüğünü televizyondan öğrendim. Sesini duymasaydım o anda, şarkısı çalınmıyor olsaydı bu ölü kadını sevmem belki daha da gecikecek, belki de hiç sevme imkanı bulamayacaktım. Ya da halen yaşıyor olsaydı… Bir ölüm haberi ile bir ses sevdim bu sabah.
Amy Winehouse, 5 Grammy Ödülü almış, bir İngiliz şarkıcı. Ölümünden mutluluk(!) duyan tek insan benim belki de…